google-site-verification=-NAEpN6wpQ_pqQOHNz5s7a2Yc8O3-zmLaSG-U5TAb-Q Madde İçİndekİ Ruhu Yakalamak google-site-verification=-NAEpN6wpQ_pqQOHNz5s7a2Yc8O3-zmLaSG-U5TAb-Q
top of page

Madde İçİndekİ Ruhu Yakalamak

Güncelleme tarihi: 11 Kas 2023

Şifalanmaya niyetlenmiş sevgili okuyucular,

Hiçbir kesişimin tesadüf olmadığı bir dünyada bu yazıyla karşılaşmanızın da bir sebebi var elbet. Değişmenin, gelişmenin neresinde olursanız olun hoşgeldiniz. Ruh dünyasını kendine uzak, ulaşması güç görenler için iyi bir haberim var; ruh sizden bağımsız değildir. O hem içinizde hem de erişebildiğiniz her yerdedir.

Ruhsallığa, maneviyata dönmek maddeden kopmak demek değildir.

Zannedilenin aksine ruhsal yönünüzü arttırmak ve maneviyata yaklaşmak için maddeden kopmanıza, maddeyi kötülemenize gerek yoktur. Çünkü ruh ve madde, ne birbirinden ayrı ne de aynı şeylerdir. Hakiki değerleri anlamak ikisini de anlamaktan geçer. Şehir hayatından kaçmak, inzivaya çekilmek, etraftaki olan bitenden kendini tamamen izole etmek ruha dönmek/dönüşmek demek değildir. Çünkü asıl kaçtığınız yine kendi zihninizdir ve en nihayetinde kaçmak gelişmeyi ertelemektir. Bu konuyu somutlaştırmak için bir kıssas paylaşmak istiyorum:

İki kardeşten biri köyde çobanlık yaparken diğeri şehirde yaşıyordu. Köyde yaşayan “Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. Ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım” düşüncesi içerisindeydi.

Çoban, dağda koyunları, keçileri otlatıyor, bütün namazlarını vaktinde kılıyor, namahreme nazar etmiyordu. Bütün gün zikirle, fikirle, şükürle yaşıyordu. Bir süre sonra manen bir hayli ilerledi, kerametlere bile mazhar oldu.

Çoban, şehirde yaşayan kardeşini ziyaret etmek istedi. Otlattığı koyunlarından bir miktar süt sağarak bir bez torbaya doldurup ağzını bağladıktan sonra şehrin yolunu tuttu. Ayakkabı tamircisi olan kardeşinin dükkânına varınca torbadaki sütünü duvardaki bir çiviye asıp oturarak sohbet etmeye başladı.

Bu sırada bir kadın gelerek ayakkabısını çıkarıp topuğunu gösterdi. Kardeşi ayakkabıyı tamirle uğraşırken kadın çıplak ayakla beklemeye başladı. Kadın az sonra ayakkabısını giyip giderken ormanda görmediğini gören çobanın zihninde değişik düşünceler oluşmaya başladı. İşte o sırada yukarıdan bir şeyler dökülmeye başladı. Başlarını kaldırıp yukarıya baktıklarında bunun süt damlası olduğunu anladılar. Çobanın zihni bulanıklaşmaya başladığı anda torbadaki süt de damlamaya başlamıştı.

Ayakkabı tamircisi kardeş “İnsanlardan kaçarak dağ başında veli olmak kolay şey. Bütün mesele işte bu insanların içinde veli olabilmekte” dedi. Çoban, “Haklısın kardeşim. Demek senin manen yükselmene mani bu gibi manzaralar” dedi. Ayakkabıcı kardeş, “Nereden çıkardın bende manen yükselme olmadığını?” diye sordu.

Çoban, “Baksana, bir anda düştüm senin yanında. Sen ise her gün bunlarla yüz yüzesin. Yükselmen mümkün mü?” diye cevap verdi.

Ayakkabı tamircisi, “Asıl mesele bunların içinde kendini muhafaza etmektir. Rabbime şükürler olsun ben kendimi şimdiye kadar muhafaza ettim, bundan sonra da muhafaza ederim inşallah” dedi.

Bundan sonra ayakkabı tamircisi kardeş, şehadet parmağını ağzına götürüp dilinin ucuyla ıslattıktan sonra doğruca torbanın süt akan yerine Bismillah diyerek bastırdı. Şıp şıp diye akan süt anında kesildi. Bir anlık sessizliği çobanın feryadı bozdu. Kucakladığı kardeşine “Sen haklıymışsın kardeşim! Asıl mesele, dağ başına kaçmak değil, insanlar içine girmek, onların arasında durumunu muhafaza etmekmiş” dedi.

Haftaya yeniden görüşmek üzere,

Hepinize ruhsal, zihinsel ve bedensel sağlık diliyorum.




20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

“Mutlululuğu hak etmek” diye bir şey var mıdır?

Değerli okurlarım, bu yazı ihtiyaç duyduğunuz bir mesaj olabilir mi? Umarım karşınıza açık olduğunuz bir anda çıkmış olur. Mutluluk, dünyevi varlıklarla veya haklarla sahip olunabilecek bir kavram değ

bottom of page