google-site-verification=-NAEpN6wpQ_pqQOHNz5s7a2Yc8O3-zmLaSG-U5TAb-Q google-site-verification=-NAEpN6wpQ_pqQOHNz5s7a2Yc8O3-zmLaSG-U5TAb-Q
top of page
Yazarın fotoğrafıSimge Güner

Sosyal Psikoloji

‘İnsanlar sosyal dünyaya dair bilgileri içeri, iç dünyalarına ya da zihinlerine nasıl alırlar?’

‘Bu bilgileri zihinlerinde nasıl anlamlı kılarlar, diğer insanlarla etkileşimlerinde nasıl kullanırlar?’


Sosyal psikologlar bu konu ile çok eskiden beri ilgilenmekle birlikte, kabul ettikleri bilimsel yönteme uygun çalışmalar 1950’li yılların sonuna kadar beklemek zorunda kaldı. Zihnin gözlenebilirliği meselesi ve deneylenebilirliğin egemen bir yöntem halini alması zaman aldı (Arkonaç, 2015). 1950’li yıllarda bugün adına Bilişsel Devrim denilen hareketle (Harre, 1998) psikologlar, verilen uyaranla gösterilen davranış arasında zihinde neler olup bittiğini bilimsel olarak inceleyebileceklerini öne sürdüler. Post pozitivist bilgi anlayışı ile hareket eden bilişsel psikologlar zihni dolaylı bir yoldan inceleyebileceklerini söylüyorlardı. Yani zihinde olup bitenin izini gözlenebilir davranış üzerindeki performası üzerinden değerlendireceklerdi. Bugün bilişsel psikolojinin psikolojiye kazandırdığı çok zengin bir yaklaşıma, teoriye ve zihinsel dünya ile ilgili zengin bir bilgi kaynağına sahibiz. Sosyal psikolojinin, nedensel atıflar, stereotipleme ve tutumlar gibi bir çok araştırma alanında kullanılan teorik çerçeve bu bilişsel yaklaşımdan türetilmektedir.


Dış dünyayı algılayışımız ve onu anlamlı kılışımız zihnimizde işleyen bilişsel süreçlerin ve bilişsel yapıların bir neticesi olarak ortaya çıkar.

Heider (1958) çağdaşlarının tersine sağduyusal psikolojiyi ya da naif bir psikolojiyi savundu. Heider’a göre, profesyonel psikologlar psikolojiyi her anlamda, sıradan insanların psikolojik kavramları üzerine inşa etmelidir. İnsanların naif, sağduyuya dayanan psikolojik teorilerini önemsemek gerekir. Neye inanırlarsa inansınlar, ister yıldız falına ister kadere, isterse cinlere inansınlar insanların beklentileri, Heider’in düşüncesine göre, inandıkları yönde olacaktır. Onların beklentilerini anlamak için inandıkları bu şeyi bilmek gerekir. İnsanlar sezgilerini kullanır ve insan davranışlarına dair kendi nedensel teorilerini inşa ederler. Heider teorisinde fenomenolojik nedensellik terimini kullanır. Bununla birlikte Heider, sebep ve fail (fiili işleyen kişi) atıfları ile sebep sonuç ilişkisi kurarken insanların yaptıkları hataları birbirinden ayırmakta çok titiz davranır. Ayrıca geçmişte olanların açıklanması ile tahmin edici açıklamaları birbirinden ayırır.

Heider, insanların bir olay karşısında kullandığı iki farklı nedensel atıftan bahseder: ‘Adamın, kafasına çarpan sopanın çürümüş ağaçtan mı düştüğünü yoksa bir düşman tarafından mı sallandığını keşfetmesi, arada gerçek bir fark yaratır’ (Heider, 1958, s/16). Eğer sopanın ağaçtan düştüğüne inanırsa yani bu olayın kazara olduğunu düşünüyorsa olayı açıklarken kişisel olmayan sebepler atfeder (dışsal atıflar). Çünkü ortada sorumlu tutulacak yada suçlanacak birinin olmadığını düşünmüştür. Ama işin içinde bir kasıt olduğunu düşünüyorsa, belli birinin bu işten sorumlu olduğunu yada bunun suçlusu olduğunu düşündüğünde kişisel sebeplere atıfta bulunacaktır. Kişisel atıfların (içsel atıflar) arkasında her zaman bir kasıt çıkarımı vardır. Heider’a göre, bu sebeple, olayların niçin meydana geldiğini belirlemek, insan düşüncesinin asli bir özelliğidir.

Heider’a gore sebep atıflarıyla iki temel ihtiyacımızı karşılarız:

1. Birbiri ile tutarlı ve dengeli bir dünya görüşüne sahip olabilmek

2. Çevreleri üzerinde bir şekilde kontrole sahip oldukları duygusunu yaşamak

Uyuşan Çıkarımlar Teorisi: İnsanlar bir eyleme şahit olduklarında, failin eylemi ile failin kişisel eğilimlerinin uyuştuğu çıkarımını yaparlar.

Kelly’nin Birlikte Değişim Teorisi: Gözlenen davranışa sebep olabilecek farklı farklı değişkenlerin etkileri, bu etkilerin sebebe katkı oranı, bunların birlikte değişip değişmediği aranır. Olaydaki farklı etkilerin neticelerini değerlendirir ve birlikte değişip değişmediklerine bakarlar.

Weiner’in Atıf Teorsi: Kendi davranışlarımıza nasıl sebep yükleriz? Sebep yüklerken üç boyutu dikkate aldığımızı öne surer: sebebin konumu, sebebin kalıcı ya da geçici oluşu, sebebin kontrol edilebilir ya da edilemez oluşu.


En önemli rol sorumluluk atıflarındadır: Nedensel atıflar;Sorumluluk yargularını doğurur. Bu yargılar da duygulanımları ve doğrudan davranışı belirler.

Temel Atıf Tarafgirliği: Davranışın sebebini durumsal özelliklere değil, kişisel özelliklere dayanarak açıklama eğilimi.

Derinleme prosesleme: Sosyal bilişin iki düzeyli işleyiş tarzlarıdır; basamakta otomatik ve bilinçli amaç prosesleme

23 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment


neva bozcu
neva bozcu
Sep 12, 2021

Bu notlar İÜ Sosyal Psikoloji AUZEF notları. Hiçbir atıf ya da bilgilendirme yapmadan paylaşmışsınız. Yazar olarak isminiz görünüyor. İntihal suçtur!!

Like
bottom of page